Alonso beklediği hızlı otomobile, ben de gerçek anlamda zevkle izleyeceğim yarışlara kavuştum

Sabri KÜSTÜR
sabrikustur.com
Published in
3 min readMar 5, 2023

--

25 yıldır Formula 1'i takip ediyorum ve bunun 16 yılı Fernando Alonso taraftarlığıyla geçti. İlginçtir, 2005'teki şampiyonluğu zamanında ondan nefret ediyordum. Koyu bir McLaren-Mercedes ve Kimi Raikkonen fanıydım. 2005 sonlarında Alonso’nun sürpriz bir şekilde McLaren’e transfer olacağını duymamla birlikte Alonso’ya olan nefretim sempatiye dönüşmeye başladı. 2006 şampiyonluğunda Schumacher’e karşı onu destekledim. McLaren’de yarışmaya başladıktan sonra da Hamilton yerine hep Alonso’yu destekledim. Zaten sonrasında, iş bir takım taraftarı olmaktan çıktı, “Alonso nereye, ben oraya” durumuna geldi.

Bazı insanlar doğru zamanda doğru yerde olmayı becerirken, bazıları ise yanlış seçimler yaparlar. İlk duruma örnek Lewis Hamilton. Mercedes GP’ye tam zamanında transfer olarak oradaki ilk yılında yarış galibiyeti aldı, 2014'te değişen kurallarla birlikte art arda şampiyonluklara imza attı. Alonso ise ikinci duruma güzel bir örnek. İlk McLaren döneminde karşısına Hamilton gibi yetenekli bir çaylak rakip olarak dikildi, beklediği birinci pilot konumunu alamadı. 2010'da Ferrari’ye geçti, takımın şimdi bile muzdarip olduğu stratejik hatalarının etkisiyle şampiyonluğu ilk yılında kaybetti. 2012'de de son yarışta kaçırdı. McLaren-Honda’da yeni bir efsaneye imza atma ümidiyle gitti, sonu hüsran oldu. Tekrar Renault’ya, daha doğrusu Alpine’e geri döndü. Ancak Alpine’de de hız yoktu, üstelik takımın Ocon’a karşı bir iltimas geçme durumu söz konusuydu.

Geçen yılın ortalarında, Macaristan GP hafta sonuna girilirken Alonso’nun Aston Martin’e transfer olacağı haberlerini duymuştum, ancak pek ihtimal vermemiştim. Ama yarışın ertesi günü resmi duyuru yapılınca şaşırdım. Çok heyecanlanmadım, çünkü Aston Martin, Alpine’den de daha yavaş bir takımdı. Üstelik geçen yılki durumu, bu yıl için de ümit vermiyordu.

Netflix’te “Drive to Survive” diye bir F1 dizisi var. Formula 1'i kitlelere sevdirmekte büyük bir etkisi var, ancak sıkı bir Formula 1 takipçisi olmama rağmen benim çok ilgimi çekmiyor. Sanki izlediğim bir dizinin veya filmin tekrarını izlemişim gibi hissediyorum. Ancak ilginç bulduğum bazı olayların perde arkasını anlatabileceği düşüncesiyle aradan bölümler seçiyorum. 5. sezonda da Alpine’deki pilot rekabeti ve Alonso’nun Aston Martin’e transferi bölümünü ve onun sonrasındaki Piastri mücadelesini konu alan bölümü izledim. Zaten 5. sezonun en güzel bölümleri de bunlardı. Orada gördüm ki, Alonso’nun transferine sadece ben değil, Alpine’deki herkes şaşırmış. Alonso’nun karakter olarak bencil biri olduğu söylenir, o yüzden şaşırtıcı bir hareket yapmamış. Zaten profesyonellikte çok da sadakat beklememeli, işin içinde biraz bencillik olacak.

2006 yılında, ikinci dünya şampiyonluğunu elde ettikten sonra Alonso, verdiği bir demeçte hedefinin Ayrton Senna gibi üç şampiyonluk elde etmek olduğunu söylemişti. Bazen ettiğin duaya, bulunduğun temenniye dikkat edeceksin. Alonso, 41 yaşında hala, hedeflediği üçüncü şampiyonluğu elde etmek için uğraşıyor. Aston Martin’e de aslında, bu hedefine ulaşabileceğini gördüğü için gelmiştir. Yazının başında saydığım birçok yanlış kararın ardından, en sonunda doğru kararı vermiş gibi görünüyor.

Son yıllarda, özellikle 2015 ve sonrasında, F1 sezonlarının ilk serbest antrenman turlarını heyecanla bekliyorum. Çünkü daha ilk turların sonunda oluşan sıralamalar sezonun geneli hakkında bilgi veriyor. Her yıl Alonso’nun yükseklerde olabileceğini düşünerek hayal kırıklığına uğramıştım, ancak bu yıl nihayet geçen yıllardan farklı oldu. Alonso, pistte olduğu günlerde zaman tablosunun ilk üçü içinde yer aldı. “Nasıl başlarsa öyle gider” derler, bu da sezonun nasıl gideceğini işaret ediyordu.

Bu nedenle Bahreyn GP’yi, son yıllardaki yarışlara nazaran biraz daha heyecanla bekledim, sanki Beşiktaş’ın maçı varmış gibi… Her ne kadar sıralama turlarında beklediğim gibi bir üst sıra gelmese ve yarışın başında da Stroll’ün teması nedeniyle sıra kaybetse de, sonrası çok güzel oldu. Sırf Alonso iyi performans gösteriyor diye, F1 uygulamasında yıllar sonra “Live Timing” erişimi bile satın aldım ve yarış içinde Alonso’nun tur performansını sektör sektör takip ettim. Söylendiği gibi, Aston Martin’in iyi bir yarış performansı var, lastikleri iyi kullanıyor. Alonso’nun tur zamanları sadece Red Bull’ların gerisindeydi, Ferrari ve Mercedes GP pilotlarının turlarına göre hep önde seyrediyordu. Özellikle virajların olduğu ikinci sektörde rakiplerine göre hızlıydı.

Sonuç olarak yıllar sonra Alonso’nun gerçekten rekabet içinde olduğu, Mercedes ve Ferrari otomobillerini geçtiği bir yarış seyrettim. F1 araçlarının performansı pistten piste değişiklik gösterir, ancak Aston Martin’in başka pistlerde de güçlü olacağını tahmin ediyorum. Şampiyonluğun en büyük adayı Red Bull ve Max Verstappen. Ancak Aston Martin’in yıl içinde aracın üçte ikisini yenilemeyi düşündüğü söyleniyor. Yeni fabrikaya geçti ve rüzgar tüneli avantajı var. Tüm bunlar sezon ortasında Alonso’yu şampiyonluğun en güçlü adaylarından biri yapabilir. Alonso’yu Verstappen ile, Alonso emekli olduktan sonra desteklemeyi düşündüğüm pilot ile (2021'deki şampiyonluğunda havalara uçmuştum) rekabet ederken görmek güzel olacaktır.

--

--

Teknoblog’un kurucusu, teknoloji sever, Yüksek Elektronik ve Haberleşme Mühendisi, Profil: sabrikustur.net