Sabri KÜSTÜR
sabrikustur.com
Published in
2 min readJun 30, 2018

--

ÜNİVERSİTE SINAVI, STRATEJİ VE KISMET

Yine bir üniversite sınavları zamanı geldi. Şimdilerde sınava YKS, TYT, AYT gibi farklı isimler veriliyor. Genel kültürdür, ancak şu sıralar eğitimle pek ilgim olmadığı için açılımlarının ne olduğunu da hiç merak etmedim. Ancak her yıl sınav zamanı gelip çattığında bundan yıllar öncesine giderim.

Bizim zamanımızda sınav ÖSS adını taşırdı ve yılda tek sınav yapılırdı. Tüm hayat bu tek sınava bağlıydı. Üstelik ben 2000'de, sınava girdiğim seneden hemen önce, 1999'da sistem değişmiş, ÖSS ve ÖYS yerine sadece ÖSS yapılmaya başlanmıştı. Üstelik sınavın kapsamı da daraltılmıştı, eski sistemde ÖSS’de ne varsa, yine o konular vardı. Bir Fen Lisesi öğrencisi için bu; türev, integral, ileri fizik, organik kimya gibi baba konuların olmayacağı anlamına geliyordu ki, o zaman bunu şansımıza görüyorduk.

Neyse, konu bu değil… Sınava çok iyi hazırlandım, tam bir test makinesi hâline geldim. Öyle ki, sadece 20 dakikada, içinde 64 sorunun yer aldığı bir kimya testini bitirdiğimi, içinden de bir ya da iki yanlışın anca çıktığını hatırlıyorum. Tüm sayısal sorularını doğru yaptığım deneme sınavı bile olmuştu.

Kendimce bir taktik belirlemiştim. Sayısal öğrencisi olmama rağmen denemelere sözel ile başlıyordum. Sözel hızlı şekilde bittiği için onu düşünmeye gerek kalmadan sayısal sorularına iki saatten daha fazla zaman boyunca rahatlıkla zaman ayırabiliyordum.

Ama tam da ÖSS’de, bu taktiği bırakıp önce sayısal ile başlayacağım tuttu. Üstelik bir de soru kitapçığına, sınav gözetmeninin hata olup olmadığı amacıyla göz atma tavsiyesine uyup bakınca, ama biraz daha dikkat kesilince gözüm korktu. Bu moralsizlikle sınava başlayıp neredeyse 1–1,5 saatini harcadım. Bir noktada artık tamamen kilitlendim. Neyse ki, orada çok doğru bir iş yaptım. Derin bir nefes alıp sözele döndüm. 50 dakikada sözeli bitirip sayısala geri döndüm. Kalan kimya ve biyoloji sorularını çözdüm. Sayısalı iki aşamada yaptığımı düşünecek olursak, ilk bölümde 6 yanlış, ikinci bölümde ise sadece 1 yanlış yaptım.

Sınava girmeden önce hedefler büyük, istediğim yer Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği… Bununla birlikte İTÜ Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği de gözüme kestirdiğim, daha düşük puanlı, yedekte duran bir hedef. Sınavda batırdım, ilk hedefi tutturacak kadar iyi bir performans sergileyemedim. Yine de, zorda kaldığım durumu toparlamayı başardım, ilk tercih olarak yazdığım İTÜ’ye girdim.

Sonuç olarak… O zaman yaş 17, hata yapmaya müsait bir yaş. Belki deneme sınavlarındaki stratejiyi uygulasam, sonuç çok farklı olurdu. Neyse ki, o zor durumda doğru kararı almasını bildim ve durumu toparladım. Kendime daha düşük puanlı, yine de beni tatmin edecek bir hedef belirlediğim için hasarı azaltmam da kolay oldu, sonrasında Boğaziçi’ni kazanamadım diye hiç üzülmedim.

Eğer bir şey kısmette varsa, gelir dolaşır sizi bulur. Lisansta kısmet olmadı, ancak yüksek lisansta Boğaziçi’nde istediğim bölümde okumak kısmet oldu. İTÜ diplomasının yanına Boğaziçi diplomasını da ekledim.

Diyeceğim o ki, çalışın, gerekeni yapın, stratejinizi son anda değiştirmeyin. Ancak sürekli bir B planınız olsun. İstediğiniz olmuyorsa üzülmeyin, kısmet değildir. Belki ileride gelir dolaşır ve sizi bulur.

--

--

Teknoblog’un kurucusu, teknoloji sever, Yüksek Elektronik ve Haberleşme Mühendisi, Profil: sabrikustur.net